İş Ahlakı, Aidiyet ve Gelecek Planları

Son yazımda da ahlak çerçevesinde değerlendirmeler yapmıştım. Bu yazıda da ahlak devreye girince korkmaya başlamadım desem yalan olur. Sonuçta çok sık yazmıyorum ama yazınca da ağır ve hassas konulara temas ediyorum sanırım …

Her zaman olduğu gibi kısa bir yazı hazırlama hedefiyle başladım ancak sanırım 140 karakter hayranlarını bu içinde bulunduğumuz cümleye kadar kaçırmış olmam yetmiyormuş gibi “9 saniyelik internet sitesi okuma limiti” istatistiklerindeki deneklerinde yazının sonuna ulaşamayacağı derecede uzun olacak … Şakayla karışık yorum cümlesi bile 38 kelimeden oluşuyorsa gerisini siz düşünün 😄

Gezen mi çok bilir yoksa okuyan mı sorusuna cevap verir gibi içerisinde bulunduğum her ortamdan yep yeni ibretlik konular çıkartabiliyorum. Bulunduğum ortamlarda mı sorun var, yoksa bunlar normal mi veya ben mi hatalı rotadayım bilmiyorum. Ancak bu “ibretlik konuları” paylaşmam gerektiğine inanıyorum.

3 paragrafı tamamladık ancak ne başlık ne de konu ortada. Hemen içeriğe geri dönmek ve okuru kaybetmemk adına açıklamalarıma başlıyorum.

İş ahlakı ve aidiyet yaşadığım olayın temelini oluşturuyor. Her ne kadar önceki yazımda ahlak ile ilgili karamsar bir tablo çizmiş olsamda iş ahlakı konusu önündeki “iş” nedeniyle biraz daha farklı bir boyutta.

İş yapmak, çalışmak, çalışan olmak veya birilerini çalıştırmak çok kıymetli. İşsizlik veya gelir anlamında bir yorum değil bu … Bence bir insanın yetenekleri ve/veya bilgi birikimi sayesinde üretebiliyor olması çok önemli. Al ver ekonomiye can ver gibi bir stratejiden yola çıkmadığımı belirtmek isterim. Tabii ki para kazanmak bir artı değer, istihdam yaratmak hayallerimin bir parçası ancak bence önemli olan iç huzur. Kemiklerle bezenmiş bir et yığını değilim, ürettiklerimle ki bunlar ne olursa olsun, faydalıyım hissiyatı insanın içinde olmalı.

İş ahlakı için kurallar, sıralar veya olması gerekenler listesi hazırlamak mümkün değil. Doğru olmaz. Ancak işin özünde işimizi doğru bir şekilde, en az olması gerektiği şekilde yapmak, kaliteye, güvenliğe ve hak yememeye önem vermek olmazsa olmaz.

Şirketler iş ahlakı ile ilgili ön yazılar, kurallar ve benzeri tanımlamalar yapabilir. Kitapçıklar bile hazırlanır. Doğrusuda en azından bazı şeylerin yazılı olmasıdır. Fakat, aidiyet ile ilgili yazılabilecek hiçbir madde yoktur. İnsan kaynakları toplantıları, happy hour (mutlu saat ?) uygulamaları, primler, tenefüsler ve sayısız olanak aidiyet oluşturmak için ara gaz öğeleridir. Ancak bunlar “havasını almak” veya “kutup başı meme yapmış, zımparalamak lazım” yaklaşımlarının janjanlı açıklamalarıdır.

Aidiyet, insanın içinde ama tabiiki iş veren ve iş yerindeki genel ortamla doğrudan ilişkilidir. Kurum, şirket, organizasyon tarafından yürütülen iş ahlakı politikaları kadar kişilerin yaptıklarıda iş ahlakını şekillendirir. Aslında gerçek belirleyicide kimi zaman kurum iş ahlakı açısından kişilerdir. Kişilerin kendi iş ahlakı ise bambaşka bir konudur. Bunda da belirleyici aidiyet duygusunun gelişmişliği ve ne kadar güçlüğü olduğudur.

Birbirine ne kadar da geçmiş değil mi konular … Kim ahlaklı, kim kime ait, burada neler oluyor ne karmaşık yazı bu … Örnek en güzel özetleme aracıdır.

3 firmanın, daha doğrusu 3 firma temsilcisinin aynı ortamda bulunduğunu edelim. Aslında etmeyelim aynen bu şekilde gerçekleşti. Ana firma ve bu firmaya destek olmak için gelmiş 2 firmaya ait temsilciler. Bir klasik olarak 3 farklı sektörden firmanın bir araya iş nedeniyle gelebilmiş olması, sektörler arası atışmanın veya sektörlerin birleşerek dünyayı nasıl kurtaracağının tartışıldığı bir sohbet meydana geliyor.

Sohbetin can alıcı noktasında ilgililerden birisi alınması gereken bir ürün ile ilgili görüşlerini paylaşıyor ve işte bu noktadan sonra iş ahlakı, aidiyet ve gelecek planları başlıklı ibret dolu hikayemiz başlıyor.

“Her işi yaparız abi” yaklaşımı ve girişimci ruhumuz sayesinde denemeyeceğimiz iş yoktur. Ancak işte bu iki model içimizdeki canavarı ortaya çıkarabilir. Bu yazıda da buna bir örnek net bir şekilde verilecektir.

Çok eski yazılarımda da olduğu gibi fikir çalma, esinlenme adı altında emek hırsızlığı ve buna benzer sayısız senaryo her platformda itinayla oynanmaktadır. Her zaman bahaneler hazır, çözümler nettir. Ancak içinde bulunduğunuz organizasyona bariz ihanet açıklanamaz bir durumdur.

Toparlayayım. Cengaver firma temsilcisi, temsil ettiği firma hizmetleri ile yapılabilecek bu ürün ile ilgili olarak görüşünü, yakında şirket kuracağız bu işleri yapacağız şeklinde süsleyerek, kendi gelecek planları kapsamında pazarlama modeliyle sözüm ona yarım ağız paylaşıyor. Konuyu dinleyen diğer firmaların temsilcileri ise şaşkınlık, hayret, kısmen onaylama ve belirsiz bir havada dinliyor.

İşte bu noktada sorgulanması gereken tüm durumlar yazının başlığında. İş ahlakı ve aidiyet duygusu ile ilgili olarak büyük bir sarsıntı yaşandığı çok net bir şekilde ortada … Nerdeyse hiçbir şey, şey demek istiyorum çünkü sıralı tanımlamak pek mümkün değil, kalmamış belli ki ve temsilcinin gözü o kadar kararmış ki “yahu sizin firmada bu sektörde nasıl olacak o iş ?” tarzında ve/veya daha ağır bir tepkiye bile herhalde cevap verecek durumda … Kaldı ki, bu yaklaşım içerisinde kendisine nasıl bir gelecek kurmayı hayal ettiğini anlamak mümkün değil …

Hukuki açıdan değerlendirildiğinde de çok büyük sıkıntıların olduğu bu gibi durumlar aslında çalışılan kurum ve çalışanlar hakkında fikir edinmek için yeterli.

Çalışan açısından; eğer aidiyet duygusu yitirildiyse buna çözüm için yönetim, insan kaynakları ve ilgili tüm kişiler/departmanlarla görüşmek gerekir. Ancak projeleriniz var ve bunları içinde bulunduğunuz yapı ile aynı sektörde planladıysanız yine o yapıda çözüm bulmaya çalışmak çok daha kolay olabilir. Hatta bu kariyer açısından o yapıda yükselme anlamına bile gelebilir. Yok eğer durum paylaşılamayacak kadar kötü ve aidiyet duygusu eridiyse zaten ne işiniz var orada ?

Kurum açısından bakıldığında ise önümüzdeki dönemde ortaya çıkması muhtemel bir kopma hatta toplu kopma var. Buna ek olarak çalışanlarının, müşterilerini etkilemeye çalışması ayrı bir araştırma konusu …

Sonuçta ne desem yine boş. Bu da böyle bir anımdır. Kurumsal olsun bireysel olsun ilişkilerin ne kadar tehlikeli olabildiği örnekleriyle ortadadır. Ama ne olursa olsun bir duruşunuzun olması ve hayallerinizin ahlaklı zeminlere oturtulması önemlidir.

comments powered by Disqus
Hugo ile oluşturuldu.
Stack teması Jimmy tarafından tasarlandı