Sıradan bir pazartesi akşamı; günün yorgunluğu ve haftanın ilk gününe ait düşünceler ile eve gelinmişti. Televizyonda tarih itibariyle popüler olan dizi, Ezel, için hazırlıklar yapılmaktaydı. Saat yaklaşık olarak 19:34 Yemek masası hazır, bitmek bilmeyen özet görüntüler arasında çay faslına geçilmesi ağır ağır çatal bıçak darbeleri ile tabağa hucum edilmekteydi.
İşte böyle bir akşamdı 22.02.2010 tarihli pazartesi akşamı. Ancak yukarıdaki paragraf içerisinde yer alan hikayenin 10 dakika sonrasında başlayan olaylar ile unutulmayacak bir pazartesiye dönüştü …
Konunun başlığı kopya veriyor olabilir ancak ben yine de o gün yaşananları detaylıca anlatacağım ki sosyal mesajım güncel bir örnek ile sıcaklığını korusun.
Yazının girişinde belirttiğim çay faslına geçilmesi “çay içer misin?” sorusunun reddedilemez oluşu ile plana dahil edilmişti. Çay içmeyi seviyor olmama ek olarak günün yorgunluğunu alacağına olan fantastik inancım kabul etmemdeki en önemli etkendi. Çayın altını yanmıyor ve benim olumlu cevabım çayın altının yakılması gerekliliğini ortaya koyuyordu. Ancak yemek bitip çaydanlığa attığım bakışla aslında çaydanlığın altınının yanmadığını görmem bir oldu.
Pozitif enerji ve her konuya olumlu yanından bakma hevesi ile olaya uyum sağlayıp televizyon izlemeye devam edildi. Sonuçta çay içilmese de olurdu. Dünyanın sonu değildi … 😄
Mutfakta geçirdiğim televizyon izleme ve yemek sonrası keyif dakikaları ardından bünyeye çöken yorgunluk uykuyu tetiklemeye başlamıştı. Kıyafet değişikliği ve televizyon izlemeye devam hedefi ile geçtiğim odamda biraz daha ağırlaşan gözlerime engel olamamaya başlamıştım. Bu duruma doğum günü tam da o gün yani 22 şubat olan kardeşim de uyku durumuna geçiş yapmaya karar verdi …
Sonuçta hızlıca uykuya geçip ailecek uyumaya başladık …
Saat yaklaşık olarak 00:10 …
Evden gelen sesler ile uyanır gibi oldum. Telaşla ev içerisinde pencereden pencereye, kapıdan kapıya koşan annem ve babam tam anlamıyla dışarı açılabilen her yere müdahale ediyordu.
Ev “evet” cevabı verdiğim “çay içer misin?” sorusundan yani neredeyse saat yaklaşık 19:40’tan itibaren gaz dolmaktaydı. Ağırlaşan bedenim nedeniyle olaylara yardımcı olamadığım gibi sadece sesleri duyabiliyor ve yanımda açılan pencereden dolayı üşüyordum.
Eğer annem bu büyük problemin farkına varmasa ve biz o geceyi uyuyarak geçirseydik sanırım bu sosyal mesajı verme şansı bulamayacaktım.
Sosyal mesajın içeriğine gelince; doğalgaz kaçağı önemli bir problemdir. Ölüm ve/veya yaralanma ile sonuçlanan kazalara / durumlara neden olabilir. Dolayısı ile doğalgaz ile çalışan cihazların yanına mutlaka doğalgaz alarm cihazı yerleştirin.
Bu sosyal mesaj zaman zaman verilen, reklam olarak kullanılan ve hatta mantık çerçevesinde herkesin bildiği bir mesaj …
Ancak farklılaşarak vereceğim asıl sosyal mesaj; kullandığınız alarm cihazlarının fişinin takılı olduğundan, pilinin olduğundan, çalışır halde olduğundan ve görevini tam anlamıyla yerine getirdiğinden emin olun …
Yoksa ailecek düştüğümüz ve şans eseri kurtulduğumuz yukarıda paylaştığım olayda olduğu gibi “alarm cihazının fişini kim çekti?” sorusuna cevap arıyor olabilirsiniz … 😄