Arap Baharının Fısıldadıkları

Bahar dendiğinde belki sırasından belki de daha çok sevildiğinden ilkbahar akla gelir. İlkbahar; soğuk ve kasvetli kıştan, sıcak ve özlenen yaza geçiştir. İlkbahar; doğanın uyandığı, tatilin geldiği, denizin yakınlaştığı, rehavetin tavan yaptığı döneme geçiştir.

Buna ek olarak sonbahar da bahadır. İlkbahar kadar kabul görmese de … İlkbahar gibi bir geçiştir. İlkbaharın haber verdiklerinin tersine; soğuklara, karanlığa ve yoğunluğa bir geçiştir.

Son dönemde bahar kelimesi oldukça sık kullanılıyor. “Arap Baharı” tanımlaması ile derin anlamlar yükleniyor. Arapların isyanlarını, demokrasi arayışını, yolsuzluklara karşı direnişini, diktatörlüğe karşı duruşunu ve daha pek çok karşı duruşu bu tanımlama ile özetleniyor.

Nedir bu Arap Baharı ? Neler oluyor ve nasıl oluyorda domino etkisiyle ülkeler birer birer karışıyor ? Domino etkisi olarak yorumlandığında ilk taşı kim devirdi ? Arap halkları bu denli büyük ve organize bir ayaklanmaya bu kadar hazır mıydı ? Bu kadar kısa sürede onlarca ülke nasıl karıştı ? Sanki “ülke karışma takvimi” varmış gibi sıçrama yapıyor bu olaylar ?


Bu sorular kurcalanmaması gereken ve ön tanımlı cevapları olan sorular. Sayılar ve olayların takvimiyle ilgilenenler için vikipedi sayfasında ilgili sayfa içerisinde detaylı bigliler bulunuyor. Özetle  olaylar ve karışıklıklar nedeniyle; binlerce insan hayatını kaybetti, hükümetler devrildi, vatandaşlar hizmet alamaz hale geldi, yaşam kalitesi ve güvenliği düştü, ülkeler arası ilişkiler zedelendi, uluslar arası kuvvetlerin bile katıldığı savaş boyutunda çatışmalar yaşandı …

Kısaca bir süre önce yaşadığımız demokrasi getirmenin yan etkileri kapsamlı ve daha büyük bir coğrafyada tekrarlandı. Tekrarlanmaya da devam ediyor.

Ancak, ben bu konulara değinmeyi düşünmüyorum. Çünkü bunlara alıştık. Gümüzde demokrasi için veya demokrasi adına veya demokrasi adı altında yapılan ne olursa olsun kabul ediliyor …

Benim yorumlayacağım ise gerçekten şaşırtıcı olanlar …

Arap Baharı kapsamında karışan ülkeler ve yönetimler bir süre öncesine kadar dünya gündeminde hiç olmayan, o bölgede yaşayan insanların varlığı ve yaşam koşulları göz ardı edilen, yönetimleri ve yönetim şekilleri olağan karşılanan, çeşitli ülkeler tarafından stratejik ortak ilan edilen ve hatta dünya genelinde önemli şehirlere çadır kurulmasına izin verilenler …

İçinde bulunduğu bölge de en ufak bir olumlu yönetim yöntemi sergilemesi ile el üstünde tutulanlar bugün köşe bucak kovalanıyor. Halkların yıllardır baskı altında yönetiliyor olmasına karşın üstün bir demokrası savaşı ve aydınlanması altında olması, bu aydınlanmayı internet ve diğer iletişim kanalları üzerinden kusursuz yürütmeleri takdir edilesi. Yıllardır aynı şekilde zenginlemiş ve aynı yönetim şekilleri ile yürütülmüş süreçlerin bugün yolsuzluk, yoksulluk, haksızlık ve demokrasi adı altında eleştirilmesi ise ilginç.

Bu seri aydınlanma ve demokratikleşme adımlarının anlatılan kadar masum olmadığı açık. Özellikle ekonomi yorumcularının da ifade ettiği gibi halkların haklarından ziyade ekonomik kaygılarla yapıldığı gözardı edilemez bir gerçek. Bu noktada petrol ve diğer değerli elementlere gönderme yapmayı düşünmüyorum. Tabii ki petrol çok önemli ancak baskı rejimleri kontrolünde yönetilen çok büyük paraların sadece mevcut daha doğrusu önceki dönemde sadece diktatör tarafından tercih edilen yönlere aktığı bilinen bir gerçek. Buna ek olarak stratejik öneme sahip topraklar, diğer zenginlikler, terör ve büyük kitlelerin yöntemi konusu da değerlendirilebilir.

Geçtiğimiz 10 senelik zaman diliminde ülkemize gelerek açıklama yapanlar ve dünya genelinde de gündeme getirilen konular değerlendirildiğinde, aslında daha planlanan “bölgenin yeniden şekillenmesi” ve “haritaların yeniden çizilmesi” dışında bir şey yapılmıyor.

Bireylerin hayal etmemiz istenen faydaları sağlayamayacağı gelişmeler yaşanmaya devam ediyor.

En önemlisi ise, belirtilen bölgede uyum sağlamayan ve yeni rolleri kabul etmeyen her ülkenin, yönetimin, liderin, halkın zarar gördüğü … Çok kısa zaman öncesine kadar alkışlanan liderlerin, yönetimlerin, halkların yeni rollerini kabul etmemesi durumunda cezalandırılması …

Kısaca, sahnenin çok fazla ortağı var ve eğer oyuncular, patronların verdikleri rolleri kabul etmiyorlarsa tiyatronun dışına karga tulumba atılıyorlar … Rolünü kabul edenler ve iyi oynayanlar ise sahnede parlamaya devam ediyor, aynen bugün olduğu gibi yeni rollerinde çuvallayana kadar …

comments powered by Disqus
Hugo ile oluşturuldu.
Stack teması Jimmy tarafından tasarlandı