Başarılı olmuş kişilerin omuzlarda taşındığı görüntüler bildiğimiz türden görüntüler. Aslına bakılırsa birilerini omuzlarda taşımak için başarılı olmalarını bile beklemiyoruz, gaza gelmemiz yetiyor. Omuzlarda birilerini taşımaya alışmışız. Kim olduğu, ne yaptığı, neyi değiştirdiği gibi sorulara takılmadan birileri taşıyorsa biz de taşımaya destek oluyoruz. 😄
Neden birisini omzumuzda taşırız ki ? Deve güreşi bir kenara bırakıldığı durumda omuzlara alınan kişi içinde buluduğu toplulukta ve/veya ortamda ayırt edilecek bir konuma taşınmış olur. Bu durum belirtilen topluluk içerisinde büyük bir yanılgıya neden olabilir. Gaza gelmeyi, kabullenmeyi ve diğer yanılsamaları işte bu yüksek figür tetikler. Bir şekilde yükselmiş ve göze batan bu kişiye karşı topluluk içerisinde nedensiz hayranlık/takdir duygusu gelişir. Çoğu zaman sorgulanmaz bile. Omuzlara çıkmıştır ya, çıkaranın bir bildiği vardır …O zaman kutlamak gerekir, tebirk etmek gerekir, başarıyı bu omuzlara çıkmış kişiye atfetmek gerekir.
Olumlu, doğru, uygun örnekler mutlaka vardır. Omuzlarda taşınması gereken, omuzları bırakın daha yükseklere taşınması gerekenler mutlaka vardır. Hak eden çıkarılmalıdır da … Kaldırabileceği ölçüde şımartılmalıdır belki de …
Ancak ben yine her zaman olduğu gibi konuya farklı bir açıdan bakmaya çalışacağım. Hak etmemesine rağmen omuzlarda taşınanlar benim incelemek istediğim. Hatta omuzlara çıkmak için, omuzlardaki bir kişi gibi rağbet görebilmek/takdir edilmek için omuzlara, kafalara kısaca insanlara basarak yükselenler …
Başarı, takdir görmek, beğenilmek ve daha nice sınırsız ego destekleyici olay kişiler tarafından bağımlılık derecesinde sahiplenebilinir. Bu bağımlılık kişinin gözünü kör edebilir. Hak ederek elde edilen bu şişkin ego kişiyi benliğinden uzaklaştırabilir ancak hak etmeyenin bu ego hormonuna maruz kalması zaten kişiliğini kaybetmiş kişide iyiden iyiye bağımlı psikolojisi yaratır.
Rekabet ve yarış ortamına göre şekillenmiş hızlı yaşam tarzları bizi giderek bencilleşmeye itiyor. Başarılı, başarısız ve etkisiz elemanlar olarak sınıflandırılmış toplumlar içerisinde neredeyse her yol mubah görülmeye başlanıyor.
Yine yukarıda kısmen detaylandırdığım yukarılarda, omuzlarda olmanın dayanılmaz çekiciliği bu bencillikle birleşince omuzlara çıkmanın alternatif yollarını açmaya başlıyor.
Başarılı olmak doğal koşullar gereği her anlamda ve her koşulda kişilerin hedefinde olacaktır. Gerçekten başaranların, ki burada hormonsuz/müdahalesiz başarıdan bahsediyorum, başarmak için harcadıkları emekleri, gayretleri, zamanı ve diğer tüm gideleri çok iyi bildiklerine eminim. Ancak haksız rekabetin ve egonun kör ettiği kişilerin insanları adeta bir merdiven hatta daha da küçük görüp basamakmış gibi kullanması inanılmaz derecede acı …
Başarıya ulaşmak için sarfedilenler kimi zaman ölçülemez, değerlendirilemez. Öyle insanlar öyle çalışmalar var ki yıllar geçmesine rağmen ulaşılan başarı kimi zaman tatmin edici olmasa bile kabullenilmesi gereken bir kategoride değerlendiriliyor. Bilim adamları yıllarını tek bir çalışmanın neticesi için harcıyor.
İşte bu noktada başarının gerçek tanımı ve yapılan işin veya verilen emeğin karşılığında beklenmesi gerekenlerin masaya yatırılması gerekiyor. Maddiyat ve tüketim odaklı ego tatmini devreye girdiğinde insanların 20 sene süren bir çalışmayı sabırla neden sürdüremediği anlaşılır hale geliyor.
Her anlamda bir tüketim toplumu olmamız, başarının bile anlık ve mümkünse maksimum derecede tamin edici ancak minimum eforla gerçekleşmesi gibi bir beklentiyi doğuruyor. İşte bu nedenle önemli araştırmalar, nitelikli çalışma grupları ve daha nice kritik bileşen toplum içerisinde bastırılıyor …
Tam bu noktada çok güzel bir ifadeyi paylaşmak istiyorum. “Gençken yaptığım on şeyden dokuzunun başarısızlıkla sonuçlandığını gördüm.Başarısız olmak istemiyordum onun için ben de on kat daha fazla çalıştım.” - George Bernard Shaw
Birilerini omuzlarda taşıyoruz … Omuzlarda taşınan birilerini görüyoruz … Acaba bu insanlar, omuzlarda taşınanlar, başarıya giden yolda emin adımlarla yürüyenler mi yoksa yolculuğa sondan bir önceki durakta binenler mi ? Biliyor muyuz ?
Acaba George Bernard Shaw tarafından da ifade edildiği gibi etrafımızda başarız olmak istemediği için çabalayan, kısa yollar aramayan kısaca çabalayan, başarılı olmak için birbirinin omzuna çıkmaya değil birbirine omuz veren bir toplum görüyor muyuz ?
Ben görmek istiyorum …